1. Anasayfa
  2. Güzel Sözler

Yılmaz Erdoğan’ın En Güzel ve Anlamlı 15 Şiiri

Yılmaz Erdoğan’ın En Güzel ve Anlamlı 15 Şiiri
0

En Güzel ve Kısa Yılmaz Erdoğan Şiirleri

Yılmaz Erdoğan 4 Kasım 1967 yılında Hakkari’de dünyaya gelmiştir. Kariyer hayatına Olacak O Kadar programıyla başlayan Erdoğan ardından yönetmenliğe adım atmıştır. Yılmaz Erdoğan küçük yaşlardan itibaren şiire meraklıdır. Türk Edebiyatına birçok eser kazandıran Erdoğan’ın şiir kitapları bulunmaktadır. Bu içeriğimizde tıpkı Yılmaz Erdoğan sözleri içeriğinde olduğu gibi en güzel ve anlamlı Yılmaz Erdoğan şiirlerini derledik.

Yılmaz Erdoğan Şiirleri;

1. Aşk Hayatı

Sevmek gibi geliyordu her şey,

sevmek gibi gidiyordu kadın

adının anlattığı, canın tenini yakmasıydı

bir bulut evet ama aslolan

bulutun suyu yağmasıydı…

 

“Bir insanı sevmekle başlıyordu her şey”

ve boşanmak için

en az iki şahit gerekiyordu

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

2. Acı

Yaşamak uğruna

ölmek bu olsa gerek

Sevmek uğruna

acı çekmek bu olsa gerek

Hayat uğruna

savaşmak bu olsa gerek

Peki ya senin uğruna

Üzülmek niye?

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

3. Adın Bahardı

Kente yalnızlık gelirdi sen uyuyunca

Yüzümde mevsim değişirdi uyandığında

Bilmezdin gizliden seni sevdiğimi

Aşkın içimde solardı adın bahardı

 

Eteğini koştururdun sokağımızda

Sokak sus pus olur sana bakardı

Bilmezdin gizliden izlediğimi

Gözlerim gözlerinden korkardı

Hatırlıyorum adın Bahar’dı

 

Sokakta bir bayramdı durakta bekleyişin

Sanki sonsuz bir ayrılıktı okula gidişin

Bilmezdin her sabah seni yolcu ettiğimi

Yüreğim yol boyu ardından ağlardı

Hatırlıyorum adın Bahar’dı.

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

4. Alkol İkindisi

Biz ne zaman içsek,

Köfte geç gelir

Ve oturur muhabbetin terkisine

Çıplak bir efkar sözcüğü

 

Biz ne zaman içsek,

Sabah akar meycinin cebine

Günde kaç kez öpüşür ki akrep ile yelkovan

Biz ne zaman içsek,

İç değilizdir aslında.

Dışımızda bronz bir akşam sözcüğü,

Çırıl bir efkar sözcüğü

Delikanlı kıvamında sevda değilse de

Tabansız sevişmelerdeki el değmemiş pişmanlık

Biz ne zaman içsek,

iç değilizdir aslında.

 

Bu alkol ikindisi şiirle

Şimdi burda açılsaydın

Adımın baş harfi gibi

Belki ağustos kokardı ağustos

Sen,

Fikrini ipotek etmiş kiralık sevdalara

Senine boyuna sevilmiş sen

Yalanı sevdasından büyük sen

Bir bil-sen.

 

Biz ne zaman içsek seni düşünüyoruz

Genzimizde göl gözyaşları

Biz ne zaman içsek,

İç değilizdir aslında.

 

Dışımızda bronz bir İzmir akşamı…

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

5. Başkalaşan Aşk

Adını anmak güzeldi,

dost ağızlarda sana dair cümlelerin

ıslatılması…

Adını anmak…

Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel

avuntularına sırt çevirip senden söz açmak…

Biraz gülünç, biraz sitemkar…

güzeldi…

Adının Türkçedeki yankısı özeldi…

 

Seninle yoğurt yemek, kendi Kanlıcanlı,

Sülalesi Kandilli yoğurtçunun mekanında…

Denize amors durup, yüzüne

cepheden bakmak güneşli bir mavilikte….

güzeldi..

 

İpe sapa konuşlanmaz bahanelerle elini tutmak,

yüzünde

Yüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi…

 

Güzeldi’li geçmiş zamanları düşünüyorum

şimdi…

Cümlelerimiz öznesiz…Umursayan yok,

Kanlıca’daki yoğurdu…

 

ve eşikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir

aşkın mührüdür artık…

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

6. Bende Sana Yetecek Kadar Ben Kalmadı

Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul’muydu yüzün, yoksa

çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne

Dolmabahçe da çay tadında….

Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,

tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.

Ben rehnedilmiş yelkovan gibi… hani akrep’i seven ama

yüreği takvim yokuşlarında…

 

Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,

sesinin sesimde yankılanmasının… sanki perdedekine

üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün

içime… Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim

seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe

seyrediyorum…

 

Kadın Beyoğlu’nun bir kış akşamında,

üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan

muzdarip yürüyordu… Adam da… Yürümek hiçbir şeyi

çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında… Parmağında

yaralı bir öyküyü taşıyordu adam… Kadının yüzünde

bir hüzün… Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük…

Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti…

… Soğuğun ve karanlığın vehameti!

 

Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş,

daraltılmış… İlk sahibinin o pantalonla yaşadığı şeyler,

yani pantalonu pantalon yapan anılar, bazı ilkbahar

bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen

yazlar… Hepsi daraltılmış… Yaşananlara bir beden

büyük geliyor artık hayat!

 

Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık

olmak içinse erken… Beni sevda yerimden vurdu yine

zaman… Şimdi sana söylenecek tek cümle:

 

Bende sana yetecek kadar ben kalmadı…

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

7. Bildiğin Gibi Değil

Bizi bilirsin;

avuçla su içmeyi

marifet biliriz,

yenilmeyi bir de

kendi sahamızda…

 

bizi bilirsin;

saçımızı ıslatmayı fiyaka biliriz,

limonla!

tesbih yaparız,

düş kırıklarından..

 

bizi bilirsin;

ağzının içinde oturmak isteriz

ve rutubetin en yakıştığı yer biliriz

ağzını…

 

bizi bilirsin;

yaşamak biliriz,

vademiz dolduğunda

avuçlarında gömülmeyi…

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

8. Bir Mevsimin Acı Gerçekleri

“Bir tek dileğim var mutlu ol yeter” sözünün

bir kamyon yükü

anlam taşıdığı günlerdi

 

Kaldırımlar toz ve kağıt topakları

Ankara’nın

Ankara’nın sonbahar yaprakları

ayvalar sarı

hüzünler olgun

yaz yorgunu gövdeler serili betonlarda

 

Ben yanımda çok acıklı

epey yol üstü sözler getirmiştim.

“Sanki terk edilmiş bir viraneyim

her yanım dağılmış yıkılmışım ben”

 

Okul önlük mevsimi

ve kaplanması kitapların

cumhuriyet gazetesiyle

bir ön beslenme çantası kompleksi

malum şu otlu peynir meselesi

 

Saçlarını süt mısırı örgü yapmış

bir al yüz koca göz görüyorum.

Sanki o tehlikeli yolun başındayım

Aşk’a geliyorum!

ama yanıma hep

köy zılgıtlı sözler almışım

arabesk kalıyorum

her kent soylu aşkın karşısında

“Bir kulunu çok sevdim” diyorum

“O beni hiç sevmiyor” diyorum

“Kalbimi ona verdim

artık geri vermiyor” diyorum.

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

9. Bu Yol Nereye Gider

bir kuğunun boynuna dokunurken…

 

yol bir yere gitmez

içerde

düz saçlara uğrar

ayak üstü bir akşamüstü

her plansız ürperişin sonu

hüsran

ve hüsran

çok sanat müziği bir kelimedir

 

yol bir yere gitmez

o bir durma biçimidir

yol yoluyla gidebilir yare

yoldan çıkabilir apansız

ve ömür bitebilir yoldan önce

ama yol bir yere gitmez

o bir durma biçimidir

yaşamak

hızlı bir ölme biçimidir

düşünce ışıktan yavaşsa

erken gidilmelidir

gerdan sözcüğüne

bir kuyumcuda da rastlayabilirsin

bir kasapta da

kalbin sızlamaz

bir kuzu yüreğini vitrinde görünce

o bir beslenme biçimidir

ama korkarsın

kurdun sevdiği havadan

ayakkabı yaparsın yılandan

 

yol bir yere gitmez

o bir durma biçimidir

her garantiyi istersin hayattan

oysa ölümle yaşam arası

uzun malum ince bir yol

bir yere gitmez

o bir ölme biçimidir

 

iyi yolculuklar denmez bir gidene

yapılamaz çünkü

çok yolculuk bir seferde

yolcu denmez her gidene

herkes o yolun taraftarı olmayabilir

hiç bir sürgün

gittiği yolu sevmez mesela

 

yol bir yere gitmez

o bir susma biçimidir

soğuk bir taşıtın uğultusunda

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

10. Büyüyorum

Büyüdükçe,

sentetik zamanlara

kangren ayaklar bastım,

izi kaldı

ömrümün…

 

Kara çaldılar yüzüme

bütün kara parçalarında

elbette

“afrika dahil”

parça başı çalışan

kiralık katildi zaman.

 

Gülüşüm sivas yangını,

ağlarsam kızma…

ölmek bile

yakışıyor bazı adama..

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

11. Çöl Daha İyi

Çöle kıyısı olan kentlerin

limanları sıkıcı olur

kuş uçar gemi geçmez,

kervan zaman içinde.

böyle kentlerde insan

fırtına gibi sever,

sevdiği için ağlamayı.

 

hangi türküde sevmekten bahsedilse

ben hicaz olurum

elimi ıslatır elinin teri

ziyan olurum

 

seni sevmekle ıslanır akşam sefalarım

hangi türküde sevmekten bahsedilse

bu çölde ben

‘şair burada yaşadığı kenti çöle benzetiyor’da

bahsedilen şair olurum

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

12. Kayıp Kentin Yakışıklısı

Dokuzunda kayboldu Mayıs’ın,

Cesedi bulundu

Onikisinde…

 

Kaçırıldığında da

Kaybolduğunda da

Ve cesetken de

Yakışıklıydı..

 

Amcamdı.

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

13. Mart Diye Bahar Geldi

Adını savurur rüzgar,

Saçlarının niyetine.

Aşka küserim sonra,ülserim azar,

Azar azar düşer şakaklarıma mart akları.

 

Bak ne güzel erken bahar açmış ağaçlar,

Bir soğuk vursun da görsünler günlerini!

 

Adını savurur rüzgar,

Deneyimli bahar niyetine.

Ülserim azar,

Azar azar düşer saçlarıma mart akları.

 

Ben her bahar pişman olurum.

Erken açar baharlarım,

Soğuk vurur goncalarıma,

Toprak olurum.

 

Martı görünce kaçacak yaz ararım.

Ve gözlerimi kapatırım erken martı sesi duyunca.

Sanki kızım dilime vurmuş sanırım,

Giderken kapattığım kapının kilidi.

 

Ben her bahar pişman olurum.

Güneşe kanar baharlarım.

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

14. Öyle Bakma Çünkü

Güzel bahçeli bir ilkokulun penceresinden

dünyaya,

hayretihasret ve biraz da

bayat bayram şekeri kederiyle bakan,

aklı canbaz,yanağı al,

sesi çilek aroması

bir çocuk oturuyor

gözlerinde…

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

15. Ömrüm Ömrüm

mum yanar

mum ışıldar

kendileri yoktur gölgeleri oluşur

ferinden korkulsa da rahmetin

yenilmez toprağa can katmanın kudreti

bir ömre kaç hayat sığar

görülecektir….

mum aydınlar

mum sınar

ayrılık acısı kadar seversin

ve sevmenin coşkusu kadar koyar insana

aşk sözlüğünden ayrılmak

 

mum yaralanır

mum sürer

kem göz sahibini sürükler

son çağındır artık

fitil kokar

gövdende birikir

senden eriyen parçalar

 

mum biter

mum söner dibine hayatın

işte yaşadım dediğin

bir mum ömrüdür

 

eren

ve

eriten kendini….

Yılmaz Erdoğan Şiirleri

Kaynak : Neolducom

  • 0
    alk_lad_m
    Alkışladım
  • 0
    sevdim
    Sevdim
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim
Paylaş
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir